Kadın kitap kadın
Kadınlar. Sadece evet olarak cevaplayacakları gündelik bir
soruyu bile olaya geçmiş gelecek ve ihtimalleri de katarak paragraf olarak
yanıtlayan tuhaf tür. Detaylarda boğulur her kadın, kurgudan ve zekadan
hoşlanır. Dolayısıyla okuduğu, gözlemlediği, izlediği her şeyde detay, kurgu,
zeka ama en çok kendisini arar. Zaten dünya kadınların etrafında döndüğü için
pek de zorlanmıyor cinsimiz. Resim, müzik, dekorasyon, edebiyat, mimari ve
aklıma gelmeyen birçok sanat türü yavaş yavaş dişileşiyor.
Kadınlar neden erkeklerden daha çok kitap okur? Bu zor bir
soru... Kadınlar yalnızlıktan daha mı çok hoşlanır, kendini daha mı çok dinler?
Aynı anda pek çok işi yapabildikleri için daha mı rahat konsantrasyon
sağlarlar, kopmazlar konudan? Diyorum ya kadın ve erkek beyinleri birbirinden o
kadar farklı ki, bazen etrafımdaki düzlükten hoşlanan erkeklerin düşüncesine
dayanarak, edebiyatın uzun tasvirlerinin, bir olayı üç sayfada anlatan
yazılardan dolayı erkeklerin kitapları kadına benzettikleri düşüncesini
uyandırıyor bende. Bu başka bir bağlamda tartışılmalı.
Gelelim sadede, kadınlar ne okur? Benim bildiğim kadın, ben
de dahil olmak üzere, kendini anlayanlardan, hiç olmazsa anlamış gibi
yapanlardan hoşlanır. Bu konuda bir numara tabii ki Murathan Mungan'dır. Bir
kadının bile kendisini bu şekilde tasvir edebileceğini sanmıyorum, aynaya
bakışımız, yolda yürüyüşümüz, bir kafede oturuşumuz, beynimizden geçen tuhaf
detaylar, kadınlar günlük yaşamıyla, duygularıyla bizi çözebilen dünyadaki tek
erkek olduğunu düşünüyorum. Malum kadınlar kendileriyle karşılaşmaktan epeyce
hoşlanır. Almodovar, Yeşilçam, ve son moda dizilerin bu kadar tutmasının sebebi
de oradaki kadınlar. Bizim gibi, bizden kadınlar. Bir film izlerken, bir kitap
okurken, burnumuzun direğini sızlatan benzerlikler. 'Aynı ben' bu kendimizle
karşılaşma durumu bizi en çok etkileyen şey. Erkekler sanıyorum, kendileriyle
karşılaşmaktan ziyade, imrenecekleri, kendilerini alıp götürecek, kaçıracak
kurgulardan hoşlanıyor. Sert karakterler, zeki adamlar, güzel kadınlar,
bilim-kurgu, aksiyon, erotizm ve benzeri pek çok türün genellikle erkekler
tarafından tercih edilmesinin sebebini de buna bağlıyorum, naçizane.
Murathan Mungan'dan kopmadan devam edersek, onun gibi
yazmaya çalışan demiyorum, ancak modern edebiyatta son yıllarda Ahmet Altan ve
Cezmi Ersöz başta olmak üzere, satır aralarında 'ben kadınları anlıyorum'
düşüncesini gördüğümüz yazarlar, yine bizim hikayelerimizi belki daha da duygu
sömüren bir şekilde anlatıyor. Bir düşünsenize 'Aldatmak' ne kadar çok okunmuştu
bir zaman. Aslında komşunun, çalışma arkadaşının hikayesiydi, basitti kurgusu
da. Ama kadın'dan bahsediyor ve kadını anladığını iddia ederken suistimal
ediyordu. Cezmi Ersöz, 'İçime gir ama sigaranı söndürme' buyur burdan yak,
kitap başlığına bak. Bu bir kadın cümlesi değildir de nedir? Bazı yeni dönem
Türk yazarları benzer hikayeler ve ruha 'dokunan' duygu sömüren cümleleriyle
kendilerini keşfetmeye çağırıyor kadınları. Aslında bence karşı komşularının
kapısını çalsalar, daha acıklı ruha dokunan hikayeler dinlerler. Mungan'ı
takdir etmemin sebebi, bir kadın beyninden dökülüp çıkmış olmaları, kendine
acımamaları, tersine ayakları yere basan, kendine güvenen kadınlardan
bahsetmesi.
Sorun sanırım kadınların bu noktada insanların, kendini
acındırma çabası. Bu çabadan kurtulup, bir arkadaşımın deyimiyle 'hayatımızdan
bir adım geriye çıksak' ortalıkta bu kadar dramatik birşey olmadığını
göreceğiz. Ayaklarımız yere sağlam basacak, kadın olacağız. Aldatılan, üzülen,
tecavüz edilen, incitilen narin bir yaratık değil.
Kadın...
Üretken...
Doğurgan...
Hayatta varolan en dişi sözcük; Kadın...