Nedim Gürsel Nasıl Yazıyor?


Nedim Gürsel'i NASIL YAZIYORLAR kitabında konuk etmiştik. Yalnızlığın Yarattığı Yazar Sait Faik adlı yeni bir  edebiyat inceleme ve eleştiri kitabı yayınlanan yazarın yazı sanatı üzerine çarpıcı görüş ve düşüncelerini bu söyleşide bulacaksınız.

1- Ne zamandır ve neden yazıyorsunuz?

Neredeyse okumayı söktüğümden, yazmayı öğrendiğimden bu yana diyebilirim. İlk şiirlerimi, daha doğrusu uyaklı kahramanlık manzumelerimi kaleme aldığımda dokuz yaşındaydım. “Roman” diye adlandırdığım bir paragraflık metinlerimi babama okumaya kalkışıp fikrini sorduğumda da. Yazmaya bu kadar erken başlamamın nedenlerini çok düşündüm sonradan, hatta yıllar sonra, yazarlığımın kırkıncı yılında, yani “yazı” diyebileceğim ilk metnimin 1966’da Vedat Günyol’un yönettiği Yeni Ufuklar’da yayımlanışından kırk yıl sonra, çocukluğumu anlattığım Sağ Salim Kavuşsak adlı otobiyografimde, bu soruya bir yanıt arayışına da girdim.

2- Bilinçli-bilinçsiz hangi yazar ya da etkilerin ışığında yazdınız?

Etkiler, genç bir yazarsanız, kaçınılmaz ve çok çeşitlidir. İlk öykülerimde Onat Kutlar’ın etkisi görülür, sonra Sait Faik’in. Diyebilirim ki Sait Faik’in Alemdağ’da Var Bir Yılan kitabı benim öykücülüğümün oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Sonra başka Türk ve yabancı yazarlar geldi. Demir Özlü örneğin ya da Hemingway. Fransız Yeni Roman’ından, özellikle de Michel Butor’dan çok şey öğrendiğimi itiraf etmeliyim. Ve, elbette, başta Nâzım Hikmet olmak üzere şairlerden. Şiir yazmadım ama (Uzun Sürmüş Bir Ayrılık İçin Kırk Kısa Şiir hariç) düzyazılarımda bir şiirsel atmosfer kurmaya çalıştım. Şiir yazmadım ama şiir üzerine çok yazdım. Örneğin Ece Ayhan, Nâzım Hikmet, Aragon, Lorca üzerine.

Tarihsel romanlarımda, Boğazkesen ve Resimli Dünya’yı, bir ölçüde Allah’ın Kızları’nı kastediyorum, kaynaklarımın geniş bir alana yayıldığını söyleyebilirim. Bizans ve Osmanlı tarihi, Venedik, eski biyografiler, İslamın doğuşunu anlatan yığınla kitap, ilk kaynaklardan, Tabari ve İbn Hisam’dan günümüzde yayımlanan kitaplara kadar. Ama bunlar kaynak, yani malzeme, belirgin bir etkiden söz etmek doğru olmaz.

3- Kurgu ve yaşantı. Yazdıklarınıza hangisi daha çok hâkim?

Her ikisi de eşit ölçüde var sanıyorum. Ama yazınsal etkinlik, temelde kurmacadır, gerçek hayattan belirgin izler taşısa da. Bu izlerin roman ve öyküde dönüşüme uğraması kaçınılmazdır.

4- Yazdıklarınızı yayınlatma deneyimleriniz nelerdi...

İlk öykülerim 1960’ların sonunda dönemin kalburüstü edebiyat dergilerinde yayımlandı. Memet Fuat’ın Yeni Dergi’si, Vedat Günyol’un Yeni Ufuklar’ı, Cemal Süreya’nın Papirüs’ü gibi. Sonra Enis Batur’un çıkardığı dergiler ve diğerleri. Öykülerim ben çok genç yaştayken yayımlandı ama kitap çıkarmakta acele etmedim. İlk kitabım Uzun Sürmüş Bir Yaz Oğuz Akkan’ın yönettiği Cem yayınevinden çıktığında yirmi dört, ertesi yıl Türk Dil Kurumu Ödülü’nü aldığında yirmi beş yaşındaydım. Yani çeyrek yüzyıl yaşamıştım. Gerisi, ne derler, çorap söküğü gibi geldi. Çoğu yirmi kadar yabancı dile çevrilen otuzdan fazla kitaba imza attım. Bu arada, değil çeyrek, iki çeyrek yüzyıldan fazla yaşadığımı da eklemeliyim.

5- Süreli edebiyat yayınlarının yeri ve önemi sizce nedir ve deneyimleriniz?

Dergiler benim kuşağımın yazarlığı için çok önemliydi, artık değil sanırım. Edebiyatın mutfağı diye bir şey pek kalmadı ne yazık ki.

6- Yazarlıkla ilgili hedefleriniz…

Benim, günümüzdeki profesyonel yazarlar gibi, baştan bir stratejim olmadı. Gönlümün istediği gibi yazdım, belki de bu nedenle, edebiyatın hemen her dalında ürün verdim. Diyeceğim, yüreğimin istediği yere gittim. Şimdi olsaydı roman üzerinden giderdim, ama yazar piyasaya göre değil yüreğine, keyfine göre yazmalıdır.

7- İlginç anı ya da gözlemleriniz…

Var elbette, bunların bazılarını kaleme de aldım, ama çoğu bende saklı. Günün birinde yazıya geçireceğimi, yani ileriki yıllarda edebiyat anılarımı kaleme alacağımı umuyorum.

8- Yazmanın, diğer temel disiplinlerle ilişkisi hakkındaki yorumlarınız?

Kendi yazarlık deneyimim açısından ruhçözüm ve Marksizm önemliydiler başladığımda, sonra tarih ağır bastı, sanat tarihi de dahil tüm geçmiş.

9- Sizi çok etkileyen,  sizden ya da başka bir yazardan pasajlar…

Yazma sanatı açısından olmasa da beni heyecanlandıran şiirlerin başında Kavafis’in “Kent” şiiri gelir. İstanbul’la ilişkimi çok iyi özetleyen bir şiirdir, gençlere Cevat Çapan’ın çevirisinden okumalarını öneririm. Ve birçok dize var belleğimde, örneğin Öğleden Sonra Aşk kitabımın başına koyduğum Baudelaire’in şu dizesi: “Hem yarayım hem bıçak”. Ve İlk Kadın’ın başındaki Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Üfleme bana anneciğim korkuyorum / Dua edip edip geceleri” dizeleri. Kur’an’dan bazı ayetleri de sayabilirim ki, Allah’ın Kızları romanımın çıkış noktası olmuşlardır.

NEDİM GÜRSEL'in katkıda bulunduğu kitaplarımız
   satın almak 
   için tıklayın